Ayrılık kötü bir şey. Çok kötü bir şey. Boktan. Bunu dün çok sevdiğim bir arkadaşımda gördüm. Hatta onun gözyaşlarında gördüm.
Malum biz kadınlar ağlarız, hatta çok ağlarız. Olur olmadık yerlerde olur olmadık şeylere genelde ağlarız. Eğer soran biri olursa tam olarak nedenine cevap veremediğimiz şeylere bile ağlarız. kabul edin ki bunu yaparız. Ama bir erkeğin ağlaması benim çok kanımı donduruyor. Çünkü o son raddedir bilirim. Cümlelerim kısa kısa sürekli nokta koyuyorum farkediyorsunuzdur belki. Bu yüzden işte.
Dün akşam çok sevdiğim bir arkadaşımla birlikteydik onun doğum günü sebebiyle. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki bu kadar çarpılmamın nedeni kesinlikle rakı değil. Önce bu konuda anlaşalım. Diğer gelecek arkadaşlarımız gelene kadar biz önden buluştuk, yemek yedik. Onun uzun zamandır yaşadığı hoşuma gitmeyen ruh hali yine üzerindeydi. Genelde mutlu, güleç yüzlü arkadaşım olan o güzel adam gitmiş üzerine ölü benizli pek tarif edemediğim biri gelmişti. İnsan sevdiklerini öyle görmekten hoşlanmıyor. Hiç hoşlanmıyor. Ben rakıyı da sohbetini de ağırdan alırım, ama o devirdi de devirdi. İçi yanıyordu, canı acıyordu biliyordum. "Unutamıyorum Pelin unutamıyorum" dedi. "Neden unutayım ki?" Aşkı çok tatmış bir adam değildi. Bunca zamanki ilişkileri stabil, daha plastik gibi şeylerdi bana göre. Ama o kadın aşkı tattırmıştı ona. Hemde her zerresine kadar. Yapılan tatiller, gidilen şehirler, tanışılan aileler, kurulan hayaller, edilen kavgalar, kordonda içilen rakılar... Daha ne kadarını sayayım... Sonuç olarak ki 2 ay önce bitti. Adam darmadağın... Çünkü o kadın bunu çok acımasızca yaptı! Canını yakarak, onu kanırtarak yaptı! Daha 1 ay önce ona sarılarak uyuduğunu unutarak yaptı!
Neyse sohbetimiz koyu tabi. O, o kadını anlatmaya gittikçe ben alakasız şeylerden konu açmaya çalışarak atmosferi dağıtmaya çalıştım. İşlerin yoğunluğu, çalışma hayatındaki kurtlar sofrasındaki insanlardan falan bahsetmeye çalıştım. Çünkü o kadını konuşsaydık gecemizin eğlenceden ziyade hüzne bürüneceğini biliyordum. Öyle olsun istemedim. Ama o anlatmakta kararlıydı. Erkekler böyle şeyleri pek anlatmayı sevmez aslında. Bizler gibi saatlerce ne hissettiklerinden, ne yaşadıklarından başkalarına bahsetmeyi sevmezler. Onun anlatma kararını görünce bende koyverdim gitti. Anlatsındı! Gecemiz de hüzne boğulursa boğulsundu!
Bir ara arkadaşımın gözlerine bir şey oldu. Tuhaf bir şey.Seneleri devirmiştik birlikte. Çok uzun seneleri. Ama onun gözlerinde gördüğüm o şey ilkti. Ne yapmam gerektiğini bilemedim.Belki kalkıp sarılmalıydım "geçecek dostum yapma!" demeliydim, Ama bu şekilde davranmam benim yanımda ilk kez bu duruma düşmüş bir erkeği daha da çaresizliğe itebilir diye düşündüm. Oturduğum yerde kaldım. Görmemiş gibi yaptım. Kafasını çevirdi. Dişlerini sıkıyordu çenesinden anladım.
Teoman'ın bi şarkısı var "hayat acıtınca dünyayı pek sevmiyorum" diyor. Ben dün anladım ki hayat sadece beni değil, sevdiklerimi acıtınca da dünyayı sevmiyorum!
Diyeceğim o ki; ayrılığın bile bir edebi var. Kimseye hayatı zindan etmeyin! Can yakar konuşmaları yaparken bir süre önce o insanın ellerini tuttuğunuzu unutmayın! Ve son olarak alın size dünyanın en güzel ayrılık şarkısı.
0 yorum :
Yorum Gönder